CLICK HERE FOR THOUSANDS OF FREE BLOGGER TEMPLATES »

26 Ocak 2009 Pazartesi

Mohini



Artık çocukların da kendinlerine özel bir alışveriş merkezi var… İçeri girdiğiniz anda sadece çocuk kıyafeti, oyuncak, çocuk kitabevi,çocuk restaurantı,sinemaları ve çocuk aktivite alanları ile sizi karşılayan adeta küçük bir Akmerkez, Mohini. Yasemin “1 Şubat’a kadar tüm aktiviteler ücretsizmiş” diyince “eee ne duruyoruz bu Pazar gidelim” dedim ve gittik :)
2 yaşından itibaren çocuklar ve aileleri için oldukça keyifli ve dolu dolu bir gün geçirebilecekleri bir yer. Bizim bıcırlar yaş itibariyle sadece KindyRoo’da ve oyun alanında eğlendiler ve buldukları boş alanlarda koşturup durdular. Efe Deniz ne zaman çok eğlense o gce uyumak istemez dün de aynı sorunu Yine de resimlerden anlayacağınız üzere çocuklar çok eğlendiler.
Önce KindyRoo'daydık





hoplamak ne güzel

burdan girip diğer taraftan çıkarım...


waow ne yakışıklı bir adam... öpeyim bari. Bu arada yeni saç modelim nasıl?


bıraksana baba,ben çıkarım


Sonra yemek yedik hepberaber


Biraz daha oynadık

birazdan bu kovayı devireceğim ve çok eğlenceli olacak (görevliler aynı fikirde olmasalarda)

debriyaj,gaz fren.... öğrendin mi Uras ilerde lazım olacak bize...




Urasss nerdesin???

hah tamam burdaymışsın :)

şu yanımdaki kırmızılı adam olmasa daha hızlı gideceğim
Efe Deniz kızları keseceğine direksiyonu tut... neyse ben tuttum.


çocuk:merhaba sizinle oynayabilir miyim



ED:şşşştttt o benim annem,anne tutmasana alayım şunun hesabını


neyse ben eğlenmeme bakayım :)

25 Ocak 2009 Pazar

Oyun grubu buluşması

Uzun zamandır Nehir’in doğumu sebebiyle ertelediğimiz oyun grubu buluşmalarımıza geri döndük. Hem de aramıza katılan bir çiçek eşliğinde :) Ve bu çiçek bize gösterdi ki kız çocuğun zerafeti,oyun tarzı bambaşka.
Asya ve Uras çok çabuk kaynaşırken Efe deniz ilk etapta çekimser kaldı ama sonra Asya’nın elini tutma çabalrında bulundu.

Bu seferlik Berk eksikti,bir sonraki toplantıda tam kadro olmayı umuyoruz. İşte resimlerle son oyun grubu buluşmamız.

Önce hepsi kendi havasındaydı

Sonra yavaş yavaş birbirlerine yaklaştılar...

...ve ortada buluştular

beraber yemek yiyip,bir sonraki buluşma için sözleştiler...




glitter-graphics.com

20 Ocak 2009 Salı

Ana-kız bir örnek

Beyhan halamıza teşekkür ve sevgilerle...

15 Ocak 2009 Perşembe

Gecikmiş 40 mevlidim



Şimdi siz “aaa, sen neredeyse 2,5 aylık oldun, ne alaka 40 mevlidi diyebilirsiniz.” Büyük teyzemin geçirdiği korkunç trafik kazası ve sonrasındaki ameliyatlar dizisine gelen 40 mevlidimin lafı bile edilemezdi o günlerde. Geçen sene bozulan kaloriferler sebebiyle abimin mevlidi de ninemizde yapıldığından bu sene evde bir dua okunsun istiyordu annem. İşte bu sebeple geç olsun güç olmasın diyerek anneannem ile özenip bözenip benim için hazırlandılar. İlk iş beni süslediler.
Abim beni böyle görünce bayağı şaşırdı. Gelecek günleri düşünüp evhamlanmaya başladı :).

İlerde telefonlar susmaz bu kız yüzünden yandım ki ne yandım...


Anneannem bir tabura yetecek kadar börek,çörek,kısır,kuru pasta yaparken annem de benim için rengarenk kurabiyeler yaptı.


İlk deneme için fena değil ha?


Hele ninemin sürpriz pastası beni çook mutlu etti.

Dualar okundu...abim duaları ilk 10 dakika ilgiyle dinleyip

sonra kendisi dua okumak isteyip, ilahi kısımlarında dans etmeye kalkınca oyun odasına doğru yol aldı.
Önce Hocahanım teyze,

Hoca teyze bana dua ederken


sonra herkes, sırayla beni kıbleye doğru salladı.

Ninem beni sallarken


Anneannem -demeye bin şahit ister...- beni sallarken


Annemin kucağında sallanırken


Annem büyük teyzemin elini acıtmadan beni ona verirken


Büyük teyzem Hale beni sallarken,


Küçük teyzem Şennur beni sallarken


Semoş annem beni sallarken

Müthiş poğaçaları ile masamızı şenlendiren(yemekteyiz yarışmasındaki gibi bir cümle oldu) Figen teyzem salladı en son beni.


Bu sırada kucaktan kucağa gezmek pek keyifliydi. Gün sonunda dayanamayıp beni mevlid kıyafetleriyle görmeye gelen dedemin ağzı açık kaldı. Bakınız şekil 1A;

Şekil 1 A


Abim ise gündüz harcayamadığı enerjisini akşam tepeme çıkarak bol bol harcadı. Ben ise ne kadar güzel bir gün geçirdiğimi düşünüp içimden tüm gelenlere teşekkür ettim.


Herkese teşekkürler...




glitter-graphics.com

12 Ocak 2009 Pazartesi

İkinci çocuk birincinin pabucunu dama attırır mı ? (1)

Boynum niye kıpırdamıyor? Ahhh evet bütün gece üzerimde 5 kiloya yakın bir yumakla, yamuk yumuk duran kafam ile yan bir biçimde uyumak zorunda kaldığım için. Şimdi yavaşça yerine bırakırsam uyanmaz… mı dersiniz? Uyandı bile. Tekrar emzirmeliyim. Corrrrrr… bir de alt değiştirmem lazım şimdi. Ooooo saat 10:00 olmuş. Efe Deniz’in kahvaltısının sonuna yetişebilirim.
Günaydın annecimmm. Aaa niye kahvaltı etmiyorsun? Hadi bak uçak geliyor.Hammm. Iıhh olmadı. Bak kutunun kapağını açıp kapayalım. Bak ben yiyeceğim. Aaaa kuşlara bak. Bu ne güzel ses çıkarıyor değil mi?.....
Neeee, saat ne zaman 12:00 oldu. En iyisi ben de kahvaltı edeyim kız en son 10:00’da emdiğine göre 13:00 gibi uyanır. Tam ekmekten bir ısırık alacakken Efe Deniz gelir. “A, ıhhh ıhhh” yani al diyerek kitabını uzatmakta ıhhh ıhhh diyerekten de yanıma oturup bana kitabını okutmak istemektedir. Doğal olarak Efe deniz yanıma oturur ve ben kitabı okumaya başlarım. Birkaç sayfa sonra sıkılan Efe Deniz oyuncak sepetine dalınca birkaç ısırıkla kahvaltı bitirilir. Bitirilmek zorundadır çünkü yeni bir “ıhh ıhh” durumu söz konusudur. Yani topu al bana at. Bir süre karşılıklı topla oaynır. Bu arada saat 13:00 olup Nehir acıkmıştır. Nehir süt emerken Efe Deniz kardeşinin emziğini getirip üstümüze bırakır, döner gelir bir daha alır, Filiz ablasını takip ve taklit eder,hoplar zıplar oyalanır kendince. Tekrar uykuya dalan Nehir’den kalan zaman Efe Deniz’e öğlen ne yedireleceği, dışarı çıkıp çıkmayacağı konuları tartışılrak ve pek tabii yine kendisiyle oyun oynayarak geçer.Öğle yemeği yine bir sürü şaklabanlık,oyunlar eşliğinde tamamlanıp öğle uykusuna yattığı süre, eğer Nehir’in emzirme saatiyle çakışmazsa annenin keyif yaptığı 1 saat olarak değerlendirilir.Öğle uykusundan sonra yine oynanan oyunlar, akşam menüsü hazırlığı ve yine zorla yedirilmeye çalışılan yemek ve yemek sonrası oynanan oyunlardan ibarettir. Tüm bunlar olurken Nehir ne yapmaktadır derseniz muhtemelen damların üstünde pabucunu aramaktadır :)
Pabucunu saat 24:00 itibariyle bulan Nehir sabaha kadar annesiyle vakit geçirerek gün içerisindeki açığı kapatmaktadır.
Kıssadan hisse. İkinci çocuk yapmalı mı? Kolay mı?Ne zaman yapmalı? Acaba ikinciyi birinci kadar sevebilir miyim? İkinci, birincinin pabucunu dama attırır mı diye sorulan sorulara tecrübeden cevaplar şöyledir:
İki çocukla hayat kolay mı?Dürüst olayım eğer Filiz olmasaydı iki çocukla baş edemezdim.Hele ki yaş farkı bu kadar azken ve Efe Deniz kadar hareketli ve söz dinlmeyen bir çocukla eyvah ki ne eyvah derdim. Yani bir yandan göğsümde Nehir varken bir yanda Efe Deniz’in peşinde koşmak mümkün olmazdı. Ama diğer taraftan Filiz bana bu konuda destek olup yükümü hafiflettiğinden iki çocukla yaşamak muhteşem. Belki yaş farkları daha fazla olsaydı yine muhteşem diyebilirdim ama uyku-yemek düzeni oturmuş ve kendini ifade etmeye başlamış bir çocuğum varken herşeye sil baştan başlamak… sanırım benim için pek mümkün olmazdı. O kadar cesur olduğumu zannetmiyorum.
Acaba ikinciyi birinci kadar sever miyim ve pabuç meselesi: İkisi de ayrı ayrı öyle tatlılar ki. Hangisini daha çok seviyorum diye bir kavram oluşamıyor çünkü ikisine de olan sevgim içimden taşıyor. Efe deniz herşeyi taklit edip, koşup bana sarıldığında ya da kıskançlık nedir bilmeden ağlayan kardeşine kendi emziğini sunup, her sabah onu öpmek için yanımıza geldiğinde Efe Deniz’e sarılıp saatlerce öpmek istiyorum onu. Sonra Efe Denizle oynarken bir iki mıkırdanıp bizim oyunumuzu bozmamak için uyanmayan kızımı, emzirme saati gelip de kucağıma aldığımda gözlerini kocaman kocaman açıp gözlerimin içine baktığında, emdikten sonra gazı çıkıp yerine koyarken bir gülücük attığında ya da sabahın bir köründe üstümde sıcaklığıyla uyanıp ilerde göğsümün üzerinde yatırmaya kalktığımda yatmayacağını bilip bunun tadını çıkardığımda, işte diyorum bu kadar büyük bir sevgi yok dünya üstünde. Ne kimsenin pabucu dama atılıyor ne de biri diğerinden fazla seviliyor.
İkinci çocuğu ne zaman yapmalı? İşte o ,bir tercih meselesi. Yanlış anlaşılmasın aradaki yaş farkını kastediyorum başka şey değil :) Yani arayı açmamak mı lazım –şekil 1a benim gibi- yoksa şöyle arada 3-4 yaş olması daha mı iyi olur? Ben tekrar iş hayatına döndükten, düzeni az çok oturmuş bir çocuğum olduktan ya da doğum kilolarımı verdikten sonra tekrar cesaret edemeyebilirdim. Kısaca bu sürpriz hamilelik aslında Efe deniz’in kardeşi olmasını sağladı yoksa tek çocuk olarak büyüyebilirdi. Yanımda desteğim olduğu için ikisi bir arada büyüyecekler ve bir, bilemediniz iki yıl biraz yorulup sonra rahatlayacağım diye umuyor ve hayaller kuruyorum. Ama Filiz ya da annem olmasaydı bu kadar az yaş farkıyla çok zor olur hatta psikolojim bozulabilirdi. Eğer desteğim olmasaydı yanımda, o zaman Efe Deniz 3-4 yaşındayken yani laf söz anlayacağı bir dönemde bir kardeşi olması daha mantıklı olurmuş diye düşünüyorum.
Son söz; bir-iki ya da üç (kendi adıma konuşmuyorumJ ) eğer enerjiniz,maddi ve manevi gücünüz, sağlığınız ve pek tabii cesaretiniz varsa , ne kadar çocuğunuz olursa o kadar zengin ve o kadar mutlusunuz hayatta…




Devam edecek....



8 Ocak 2009 Perşembe

Nehir 2 aylık


Ben obur bir kızım. 2 aylık oldum ama yanaklarım benden önde gitmeye başladı. Sanırım bizim ailenin yapısında var bu tombik yanak durumu. İlk ay çok sıkıcı geçmişti. Biliyorsunuz sürekli oramı buramı delip durmuşlardı. Bu ayı daha az hasarla atlattım. Yine bir kere topuğumu deldiler ve yine çişime ilgi gösterdiler ama alıştım artık hayatın bu gaddarlığına. Bir de bugün Verem savaş diye bir yere gittik. Oradaki kadın kadar iğneden bile korkmadım bu hayatta. Hemşire değil sanki kasap. “Nehir Yılmaz! Kaç aylık! Aşı kartı var mı! İçeri tek kişi girebilir! Babası soyup giydirmeyi becerebilecek mi!!! Bakın sonra sorun yaşatmayın!!!” Kadının tüm bu cümleleri döver gibi söylemesi yetmiyormuş gibi bir de koluma cart diye iğne yaptı. Üstüne bir de doktor kontrolümde bacaktan bir iğne yedim. Sanırım bu ayı bu kadarla tamamlayacağım. Esas şu tahlil sonuçları geldikten sonra yaşayacaklarımdan iyice tırsmaya başladım. Öncesinde bu kadar şey yaptıklarına göre sonrasını düşünemiyorum bile. Neyse inşallah sapasağlam çıkacağım da önümüzdeki ayı tek aşıyla geçireceğim. Dediğim gibi ilk ayın zorluklarından sonra yavaş yavaş hayatı sevmeye başladım.


Hayaaattt beni neden yoruyosunnnn....

Öncelikle etrafımdaki kişileri yavaş yavaş tanımaya başladım. Bi kere kendisine “anne” diyen bir kadın var. Aslında içerideyken sürekli sesini duyuyordum zaten şimdi bizzat onunla sürekli yapışık haldeyiz. Özellikle annemin üzerinde uyumak çok keyifli.

Anakucağı gibisi olsa olsa...
... baba kucağı olur :)

Bir de baba var. Annenin biraz daha irisi. Onu daha az görüyorum ama onun üstünde uyumak da çok zevkli. Her sabah gelip yanağımı yalayan ve bana benzeyen biri daha var. Annem o geldiğinde hep “cici yap kardeşe” diyor.


Eyvaahhh yine öper gibi yapıp yalayacak galiba...


Sanırım sürekli emziğimi alan bu çocuk benim kardeşim ama komik bir tip sevdim kendisini. Bir de bir abla daha var ama o hep kardeşimle beraber beni sevmiyor mu acaba derken adının Filiz olduğunu öğrendiğim bu ablanın da kardeşim yokken bana bolca ilgi göstermesi kafamdaki şüpheleri giderdi. Bu tanıdığım insanlara uzun uzun bakmaya, özellikle anneme gülücükler yollamaya başladım. Ben gülücük yaptığımda ya da bir ses çıkardığımda annem mest oluyor. O yüzden uyanık olduğum ve onu görebildiğim zamanlarda bu yeni eylemleri sıkça gerçekleştiriyorum. Görebildiğim diyorum çünkü şu kardeş kişisi yüzünden pek benim yanıma gelmiyor. Yemeğimi yedirip, altımı değiştirdiği zamanlar ve gece dışında çok sık görüşemiyoruz (kendisi pek yakında “ikinci çocuk, birincinin pabucunu dama attırır mı” isimli bir yazı ile bu konuya değinecekmiş). Bir de bu ay daha sık yıkanıp daha fazla su ile iç içe oldum. Suyu çok ama çok sevdim keşke hep suyun içinde dursam. Annem yazın bu isteğimin gerçekleşeceğini söylüyor. Yaz yakın bir zamandır inşallah. Bir de “gezmek” diye bir şey var ki, harika :) keşke hergün gezsek diyorum başka da bir şey demiyorum. Kısaca ikinci ayda hayatım biraz daha renkli oldu. Darısı yeni maceralar ve deneyimler ile önümüzdeki aya…